Aşk nedir diyo kendine milyon kez sorular sormuşsundur. Gece odana çekilip de,tavanın o pıtırlı yüzeyine göz gezdirirken,bir akşam yürüyüşünde sahildeki martıların kanat çırpıntılarını gördüğünde,vapurda yanında oturan kişinin telefonundaki bir melodi ve bunun gibi birçok şey sana unuttuğun aşkı hatırlatır ve soruyu yine sordurur:aşk nedir?

Aşk, Akdeniz’e azgın sularını taşıyan bir akarsudan başka bir şey değildir. Ama bütünüyle düşünün o nehiri.Üzerinde rafting yapan iki kişiyle beraber. İki kişi. Bir kadın, bir erkek. Aşkın bireyleri.En önemli bireyleri. Ee,raftinge başlayalım mı? Bota binen iki aşık,nehrin azgın sularıyla mücadeleye başlarlar. Bu mücadele öylesine adrenalin doludur ki,öylesine nefesleri keser,doyuma ulaştırır ki,bazen etrafını gözlemlemeye fırsatları olmaz. Öyle güzeldir ki her şey,onları az sonra alabora edecek kayayı görmezler bile. Ancak öyle bir aşktır aralarındaki,öylesine bağlanmışlardır ki birbirlerine,asla vazgeçmezler. Tekrar bota atlayıp devam ederler yolculuklarına.ta ki durgun denize ulaşana kadar.Nehir aniden durgunlaşır ve denize bırakıverir onları. Şaşkınlaşırlar. Nehirdeki o coşku aniden bitivermiştir.karşılarında büyük bir deniz vardır. kıpırtısız,hissiyatsiz,bombooş bir deniz. Bu sessizlik onları bir süre sonra yorar ve yolculuk orada sona erer.

Aşk birçok zorluklara katlanarak devam ettirilen bir uzaydır aslında. Yani büyük bir boşluk. Siz onca savaş verirken sevdiğinizle doruklara çıkarsınız.Keyfine varırsınız aşkın. Ancak bazı aşklar vardır,nehirdeki kayanın yaratacağı ilk alaborada vazgeçerler,pes ederler. Bazıları ise o sessiz denize ulaştıklarında,hırla geri dönüp akıntıya kürek çekmeye çalışırlar. ve bunun imkansız olduğunu gördüklerinde herşeylarini kaybettiklerini görürler. ve büyük bir çoğunluğu da denizde kaybolup giderler.


Aşk aniden konar omzuna bir uğur böceği gibi. Ve hiç ummadığın bir anda da aniden uçup gider.Uğur böceği gibi.